Gerçekten de uzun, uzun denizin huzurlu sesi vardı başlangıçta. Zaten bir sahil kasabasında büyüdüğüm için çok hoşuma gitmişti. Peşinden bir gitar girdi. Elektro gitar ama distortion'u kısılmış bir elektro gitar. Peşinden solist başladı söylemeye. Derinden başlayıp giderek yükselen bir tempo ile dinleyiciyi içine hapsediyordu müzik. Bayılmıştım. Şarkı, ailelerini geride bırakıp denize açılan ve keşfettikleri yerleri yağmalayan vikinglerin hikayesini anlatıyordu. Hemen boğazımdan neyimden kesip harçlıklarımdan para biriktirdim. Arkadaşım kendi siparişlerinin arasına benim plağımı da ekledi. Günler geçmek bilmedi plağın gelişini beklerken. Sonra bir gün Bostancı Deniz Otobüsü İskelesinde buluştuk. Plak gelmişti ama bir sıkıntı vardı. Postacı karton kutuyu keskin bir bıçakla zorlamış ve en üstte duran benim plağın alt kısmını zedelemişti. Çok üzüldüm ama zamanla o haliyle sevmeyi öğrendim. Sonuçta uzun yollar kat edip bana gelmişti. Kapak resmi klasik bir tablodan alınmış olan plak aynı zamanda gatefold yani açılabilir kapağa sahipti. Dışında bir viking cenaze töreni ve içinde de inanılmaz güzel bir sahil fotoğrafı vardı.
Bathory o dönemde Türkiye'de bilinen bir grup değildi. Zamanla hayatımızın bilgi çağına dönüşmesiyle hayran kitlesi ülkemizde de çoğaldı elbet ancak muhtemelen o dönemde grubu bu topraklarda dinleyen nadir kişilerdik bizler. Sonra Akmar pasajına'da bir kaç kopyası geldi plağın. Sırf kapağı yenilemek için almayı düşündüm bir keresinde. Sonra vazgeçtim. Benim şansım böyleymiş dedim. Böyle olması gerekiyormuş. dedim. O yaz tatili yazlığa gittiğimizde bisikletime binip yüksek tepelere çıkar walkman'den bu albümü dinleyerek denizi izlerdim. Ne güzel günlerdi. Ne? Yirmi dört sene mi olmuş? Vay be !!!!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder