26 Mayıs 2013 Pazar
SLAYER - HELL AWAITS
Eğer yanlış hatırlamıyorsam yıl 1990 olmalı. İzmit'te tek bir Metal Shop vardı. O pasajı daha sonraki yıllarda da ziyaret etmek istedim ama bir daha yerini bulamadım nedense. 'Stüdyo Metal'di ismi. İçerdeki olayı fazlasıyla ifade ediyordu dükkanın ismi. Gerçi mağaza da aktif değildir artık herhalde. Slayer'i ve Heavy Metal müziği keşfettiğim sene oluyor bunlar. Henüz lise ikinci sınıfa gidiyordum. 'South of Heaven' albümünü günde en az beş defa dinlediğim günlerdi. Artık bunu ezberlediğimde göre diğer albümlere geçme zamanı gelmişti. 'Hell awaits'den önce 'Reign in Blood'u da almış olabilirim ama şimdi o kadar detaylı sırasını hatırlamıyorum. Ne fark eder ki? Yemeyip içmeyip üç kuruş harçlığımdan biriktirdiğim para ile atladım Değirmendere belediyesinin mavi Mercedes 302 model otobüsüne. O zamanlar otobüsün içinde olurdu biletçi. Arka kapının girişinde kendine özel hazırlanmış minicik masada otururdu. Herif Commodore 64'de 'Hawk Eye' oyunundaki karaktere benziyordu. Her zamanki gibi en arka sırada sağ köşeye oturup demire dayadım dizimi. Motor üzerinde yapılan o bir saatlik yolculukta ne hayallere dalmazdım ki kulağımda iki pille çalışan walkmanimle.
İzmit'e vardığımda akşam üzeri olmuştu. Kış dönemiydi sanırım. Gidip pasaja vitrini izlemeye başladım. Sonra içeri girip Slayer plaklarını sordum. Daha önceleri sadece kasete kayıt yapıyorlardı ama nedense sonrada plakları da satışa çıkartmışlardı. 'Hell Awaits' ve 'Show no mercy' plaklarını çıkarttı adam. Gözüm döndü. Cebimde geri dönüş parası kalıp kalmadığına bakmadan neyim varsa tutuşturdum adamın eline. Plaklar artık benimdi. Otobüste yol boyunca körfezin ardında batan güneşin ışığında kapağın içindeki grup fotoğraflarını inceledim. Amma da eğleniyordu herifler. Bense Değirmendere'de Norveç'in karlı bir kasabasında yaşıyormuş gibi dünyadan uzaktım. Sessiz ve hayattan kopmuş.
'Hell Awaits' ilk baskı değildi ama 'Metal Classics' etiketiyle yayınlanan iki plaklık sürümdü. Yani albümün kaydı daha iyi çözünürlükteydi. Şimdilerde dizi film müzikleri için yoğun şekilde çalışan ve piyasada iki güzel albümü olan Toygar Işıklı, kapı komşumdu. Evde çok güzel bir müzik seti vardı adamın. Plakları verdim ona. Kasete çekti benim için. Ne kadar güzel bir kayıttı o öyle? Sanki adamlar yanımda çalıyorlardı. Girişteki intro da neyin nesiydi öyle? Ne olduğu belli belirsin bir cümle tekrarlanıyordu iç gıcıklayarak öten gitar seslerinin ardında. Ne olduğunu senelerce bilmedim. Ta ki yirmi sene sonra bir internet sitesinde o sözlerin 'Join us' olduğu ama tersten çalındığını öğrenene dek. Annem demişti ki 'Baban çalışıp koştururken paralarını bunlara mı yatırıyorsun?' O zaman aklıma gelmedi 'Ne yapmamı istersin? Sigara mı içeyim? At yarışı mı oynayayım?' demek. Deseydim peşimi bırakırdı muhtemelen. Neyse boşver ya o kapak resmi nasıldı ama değil mi? Cehennemi resmetmiş adam. Acayip korkunçtu o dönem için. Kabul edilemezdi bir çok çevrede. Gel görki ben çok sevmiştim. Kardeşimle paylaştığım ranzanın alt katında walkmande Toygar'ın kasede çektiği 'Hell Awaits'i dinleyip kapak resmini izliyordum. Cehennem harbi böyle bir yer midir acaba? Cool!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder